-
1 görmek
görmek <- ür> v/t sehen; jemanden besuchen; sich mit jemandem treffen, mit jemandem zusammenkommen, jemanden sprechen; Zeuge werden (G oder von D); etwas (A) halten (für A); betrachten (als); Gutes, Interessantes, Liebe erfahren, jemandem entgegengebracht werden; sich (D) einen Film ansehen; Leid erfahren, erdulden; Schlacht, Ereignis verfolgen; fam bestechen;az görmek für gering, ungenügend halten;güneş görmek sonnig sein;hizmet görmek dienen, tätig sein;iş görmek eine Arbeit verrichten;iyilik görmek Gutes erfahren (-den von D);tedavi görmek in Behandlung sein, behandelt werden;yardım görmek Hilfe bekommen, (jemandem) geholfen werden;-den ders görmek bei jemandem Stunden nehmen;-i göreceği gelmek → görecek;önceden görerek söylemek voraussagen;-i görüp geçirmek erleben, durchmachen (A); Operation überstehen;görüp gözetmek jemanden betreuen;görür gibi olmak (so) scheinen;gözü parayı görmek nur aufs Geld sehen;görmüş geçirmiş (welt)erfahren; Blick verständnisvoll;görmediği kalmadı ihr blieb nichts erspart;-meye görsün (oder gör) etwa wenn einmal …, was einmal …: aklına esmeye görsün, … wenn er sich etwas in den Kopf gesetzt hat, …;-i görme (viel, wunderbar) … elmaları görme Äpfel hat der (wie …) -
2 iş
ко́поть (ж)* * *1) врз. рабо́та, трудişe almak — приня́ть на рабо́ту
iş anlaşmazlıkları — юр. трудовы́е спо́ры
işten atmak — вы́гнать с рабо́ты
iş borsası — би́ржа труда́
iş emniyeti — юр. безопа́сность труда́
işe geç kalmak — опозда́ть на рабо́ту
iş güveni — охра́на труда
iş haftası — юр. рабо́чая неде́ля
iş hukuku — юр. трудово́е пра́во
iş kazaları — несча́стные слу́чаи на рабо́те
işten olmak — лиша́ться рабо́ты
iş sözleşmesi — юр. трудово́е соглаше́ние
iş ücreti — зарпла́та
iş vermek — дава́ть / предоставля́ть рабо́ту
2) де́ло, обстоя́тельство, положе́ние веще́йiş böyle iken — раз де́ло обстои́т так
karışık iş — запу́танное де́ло
3) де́ло; заня́тие; слу́жбаdevlet işleri — госуда́рственные дела́
işim başımdan aşkın — у меня́ дел по го́рло
şimdi işi var, gelemez — сейча́с он за́нят, прийти́ не смо́жет
işi nedir? — что он де́лает?, чем он занима́ется?
işim olmasa, sana yardım ederdim — е́сли бы я не был за́нят, я бы тебе́ помо́г
sonunda bir iş buldu — наконе́ц он нашёл [себе́] заня́тие
iş cevreleri — деловы́е круги́
4) рабо́та, изготовле́ние, произво́дство, трудiğne işi — вышива́ние
yapı işleri — строи́тельные рабо́ты
5) де́лоişimi görmediler — моё де́ло не рассма́тривали
bu, işimi bozdu — э́то испо́ртило моё де́ло
bu, bir zevk işidir — э́то де́ло вку́са
••işi üç nalla bir ata kaldı — погов. оста́лось нача́ть и ко́нчить
her işte bir hayır var — погов. нет ху́да без добра́
- iş açmakişim iş kaşığım gümüş — погов. у меня́ дела́ на мази́
- işinin adamı
- işi aksi gitmek
- işin alayında olmak
- işi Allaha kalmak
- işi anlamak
- iş ayağa düşmek
- işine bak!
- işin başı
- iş başa düşmek
- işler becermek
- iş bilmek
- işini bilmek
- işini bitirmek
- iş bitmek
- işi bozmak
- işi bozulmak
- işi ciddiye almak
- iş çatallanmak
- iş çevirmek
- iş çığrından çıkmak
- iş çıkarmak
- iş çıkmak
- iş dayıya düştü
- iş değil
- işten değil
- iş düşmek
- işi düşmek
- iş etmek
- işten el çektirmek
- işe girmek
- iş görmek
- işini görmek
- iş göstermek
- işi gücü bırakmak
- işten güçten kalmak
- işin içinden çıkmak
- işin içinden sıyrılmak
- işin içinde iş var
- iş ki...
- iş ki sınıfını geçsin
- iş mi?
- işin mi yok?
- iş inadına bindi
- iş işten geçti
- iş işten geçmişti
- işi iş olmak
- iş karıştırmak
- işin kolayına kaçmak
- işe koşmak
- işin kötüsü
- iş ola
- iş olacağına varır
- iş olsun diye
- işi oluruna bırakmak
- işi pişirmek
- işi rast gitmek
- işin rengi değişti
- işi resmiyete dökmek
- iş sarpa sarmak
- işi savsaklamak
- işi şakaya vurmak
- işi tatlıya bağlamak
- işi temizlemek
- işin tuhafı
- iş tutmak
- işin ucu
- işin ucu bana dokundu
- işini uydurmak
- işi vurmak
- işe yaramak
- iş yok
- işini yoluna koymak -
3 tedavı
müalicə; tedavı görmek – tibbi yardım almaq; tedavı ve dinlenme evi – sanatoriyamüalicə
См. также в других словарях:
yardım görmek — destek elde etmek, bağış almak Devlet yahut diğer kamu tüzel kişilerinden mali yardım gören haber ajansları hakkında da uygulanır. Anayasa … Çağatay Osmanlı Sözlük
görmek — i, ür 1) Göz yardımıyla bir şeyin varlığını algılamak, seçmek Merdivenin başındaki paravanın arkasında garip bir sahne gördüm. A. Gündüz 2) Anlamak, kavramak, sezmek Türk iradesinin ne demek olduğunu da sen göreceksin. R. E. Ünaydın 3) Yanına… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yardım — is. 1) Kendi gücünü ve imkânlarını başka birinin iyiliği için kullanma, muavenet Bu, bir ricada bulunacak, bir yardım isteyecek sandı. M. Ş. Esendal 2) Bir ülkeye bağış veya ödünç olarak verilen para ve ihtiyaç maddeleri 3) Etki Otların üstünde,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
iyilik görmek — maddi, manevi yardım görmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
destek görmek — yardım edilmek Dernekler ... siyasi partilerden destek göremez ve onlara destek olamazlar. Anayasa … Çağatay Osmanlı Sözlük
hizmet görmek — birisinden yardım almak Değil kendisine hizmet etmeye, kendisinden herhangi bir hizmet görmeye bile tahammül edemeyeceği bir insana Ne istiyorsunuz? demek yok. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
iş — is. 1) Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir. S. F. Abasıyanık 2) Bir değer yaratan emek 3) Birinden istenen hizmet veya birine verilen… … Çağatay Osmanlı Sözlük
destek — is., ği, Far. destek 1) Bir şeyin yıkılmaması için konulan eğik veya düz dayak, payanda 2) Üzerine bir şey oturtmaya, tutturmaya, koymaya yarar araç, hamil Şamdan, sehpa, sacayak birer destektir. 3) mec. Maddi ve manevi yardımcı, dayanak Kızardı … Çağatay Osmanlı Sözlük
hayır — 1. is., yrı, Ar. ḫayr 1) İyilik, karşılık beklenmeden yapılan yardım 2) sf. İyi, hayırlı, yararlı, faydalı Hayır haberdir inşallah! Birleşik Sözler hayır dua hayır sahibi hayırsever hayrola hayrulhalef … Çağatay Osmanlı Sözlük
iyilik — is., ği 1) İyi olma durumu, salah 2) Karşılık beklenilmeden yapılan yardım, kayra, lütuf, kerem, ihsan, inayet Borcumu ödesem de iyiliğini ödeyemem. N. Cumalı 3) Sağlığı yerinde olma durumu, esenlik İyilik haberlerinizi aldım. 4) Yarar veya… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tutmak — i, ar 1) Elde bulundurmak, ele almak Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu. Ö. Seyfettin 2) Ele geçirmek, yakalamak Evvela bu terbiyesiz köpeği tuttu, bağladı. Ö. Seyfettin 3) Avlamak Dalyan işletiyorum, tuttuğumuz balığı tekrar denize döküyoruz … Çağatay Osmanlı Sözlük